Lojistik günlerimden bir gün, karşımdaki koltuğa oturmuş derin derin sigarasını tüttürürken
‘’En büyük hayalim ne biliyor musun abla?’’ demişti Ahmet.
‘’En büyük hayalim, çocuğumun da büyüyüp bir gün benim gibi kaçakçı olması.’’
Gözlerimi fal taşı gibi açılmış dinliyordum. Kulaklarım duyduklarına inanmak istemedi.
‘’Nasıl yani’’ dedim. ‘’Bu ne biçim bir hayal.’’
‘’İnsan çocuğu büyüyünce iyi bir şey olsun ister. Ne bileyim doktor olsun ister, mühendis olsun ister, memur olsun ister. Kaçakçı olsun istiyorum ne demek. ‘’
‘’Sorma abla ya… ‘’dedi yine coşku ve heyecanla.
‘’Öyle özledim ki bavul ticareti yaptığım günleri. Buradan atlayıp Çin’e gitmek. Saat, çanta, telsiz telefon… Allah ne verdiyse para edecek her şeyi alıp bavula yüklemek. Önce Çin’den Hongkong gümrüğüne oradan İstanbul gümrüğüne gelmek. Ha yakalandım, ha yakalanacağım diye her limanda ayrı bir heyecan yaşamak. Çok güzeldi be abla. Ben yaşayamıyorum. Çocuğum yaşasın istiyorum. Bizden geçti artık, yaşlandık.’’
Daha dün gibi aklımda Ahmet’in karşımda oturup heyecanla hayalini anlattığı, benimse nasıl büyük bir şaşkınlıkla, kınamayla dinlediğim ‘’Herifin kurduğu hayale bak’’ diye söylendiğim an.
Söylediğimiz her sözün, yaptığımız her eylemin, kurduğumuz her hayalin bir ihtiyacımızı karşılamaya hizmet ettiğini, İhtiyaçlarımızı karşılama yöntemlerimizin bildiklerimizle, gördüklerimizle sınırlı olduğunu, ihtiyacın ne olduğunu tam olarak tanımlayabilirsek yeni yollar, yöntemler bulabileceğimizi bilmiyordum o zamanlar.
Yıllar sonra, ihtiyaçların itici gücüyle tanıştığımda sevgiyle yad etmişti Ahmet’i. Bu kez kınamadan,
yargılamadan.
Kendi koşullarında kendine en iyi geleni yapmıştı Ahmet. Bavul ticaretiyle, en temel ihtiyaçlarından biri gibi görünen adrenalini, heyecanı zirvede yaşarken ekmek parasını kazanıyordu. Bunun yanında gördüğü yeni dünyalar, tanıştığı yeni kültürler, açılan yeni ufuklar cabası. Kaymaklı ekmek kadayıfı tadında.
Artık yaşlanmış. En iyi bildiği hatta tek bildiği yol kapanmış. Kapanan yola takılıp kalmış gözü. O yüzden, içinde kalanı, eksik olanı, kendini tamamlayacak olanı çocuğu gerçekleştirsin istiyor. Ben yapamadım, yapamıyorum sen yap diyor. Ben yapamadım sen yap, ben yaptım sende yapacaksın diyen tüm anne babalar gibi. Senin hayalin nedir diye sormayan tüm ebeveynler gibi.
Ahmet bilseydi, ihtiyacı karşılamanın türlü türlü yolları var. Belki de yeni yollar keşfederdi dedim kendi kendime. Ne bileyim paraşüt denerdi belki, dalgalarla sörf ya da hız sporları yapardı. Kendi ihtiyacına sahip çıkar, çocuğuna ‘’senin neye ihtiyacın var?’’ diye sorabilirdi. Belki de öğrenmiştir dedim sonra. Biraz da gelişmiş, büyümüş değişmiştir. Benim gibi, senin gibi birçokları gibi.
Deniz’in sesini duydum birden. Her paylaşım sonrasında başka bir konuya geçmeden
‘’Söylemesem çatlarım, içimde kaldı, mutlaka paylaşmak istiyorum diyen var mı?’’ diyen sesini.
Anlatmazsam çatlarım dedim aklıma düşmüşken. Sevgili empati bady’im Ayşenur’ u arayıp anlattım. Yetmedi. Bir de sizinle paylaşayım istedim.
Hani ne bileyim, ilham olur belki dedim. Çocuklarınızla ilgili kurduğunuz hayallere, ana-babalarınızın sizden talep ettiği şeylere. Belki de özlemlerinizle.

Comentários