
Tüm özel günler gibi, anneler günü hediye yağmurundan nasibini alan tüketim ekonomisi oldukça mutlu. Peki ya asıl mutlu olması gereken anneler de aldığı hediyeden mutlu mudur? Yoksa sevildiğini, hatırlandığını, önemli olduğunu hediye almak yerine başka bir şekilde hissetse daha da mı mutlu olurdu?
Sevgi dilleri uzun zamandan beri yazmak istediğim bir konuydu. Topyekün; annelerimize sevgimizi hissettirme yarışına girdiğimiz bugün sevgi dilleri üzerine yazmanın daha anlamlı olduğu düşündüm.
Aile, arkadaş, sevgili hiç fark etmez. Sağlıklı ilişkiler kurmanın ve yürütebilmenin yolu karşımızdakinin anladığı dilde konuşabilmektir. Sevgimizi kendi dilimizde karşımızdakine göstermeye çalışırken, etmenin bir karşımızdaki insanın sevgiyi algılama dili aynı olmayınca anlamayabilir. Siz gerçekten severken ve bunu göstermek için elinizden geleni yapıyorken duyduğunuz ‘’ Eğer beni sevseydin … ‘’ diye başlayan tüm cümleler de aynı dilin konuşulmadığının bir göstergesi, kendi dilinde sevgiyi göremeyenlerin feryadıdır.
Aile danışmanı Gary Chapman’ın sevginin 5 dili yaklaşımı ‘’ eğer beni sevseydi ….. ‘’ diye başlayan cümlelerinde özlenen sevgi davranışını anlamamıza yardımcı oluyor ve hizmet davranışı, armağan almak, nitelikli zaman geçirmek, onaylanmak ve fiziksel temas olarak 5 sevgi dili tanımlıyor.
Dillere baktığımızda hepsi birbirinden güzel ve her birini almak ta, vermek te cazip görünse de bunlardan biri en baskın dilimiz. Bu baskın dil bizim sevgiyi nasıl yaşattığımız ve yaşamak istediğimiz konusunda bize ipuçları veriyor.
Mutfakta anneye, tamir işlerinde babaya yardım etmek, eş, dost, arkadaş ihtiyaçların da her türlü hizmet yardımına koşmak, eve gelen misafirleri ikramlara boğmak sevgi dilinin ‘’ hizmet etmek’’ olduğuna işaret eder. Sevgisini hizmet ederek ifade eden, hizmet gördüğü oran da sevildiğini hisseder.
Yapılan her güzel davranışta, ikramda, başarıda güzel sözlerle iltifat etmek, eleştirmeden yapıcı bir dille konuşmak, motive edici olmak tüm insanlığın ihtiyacı olan ortak bir dil olmakla birlikte bunu doğal olarak bir yaşam biçimi şeklin de herkese yapan kişinin sevgi dilinin ‘’onay’’ olduğunu söylemek doğru olur diye düşünüyorum.
Haydi güzel bir yemek yiyelim, birlikte bir sinema, televizyon keyfi yapalım, boş ver şimdi işi, gücü gel şöyle oturup iki lafın belini kıralım, ikimize ait bir zaman olsun ve orada kimse olmasın gibi cümleler ‘’nitelikli zaman geçirme’’ arzusudur. Ve hiçbir hediye, hizmet, onay; birlikte kaliteli vakit geçirmenin yerini alamaz. Hatırlayın etrafınızda; para mı var ki dışarı çıkalım diyeni de; sahilde yürüyüp, sohbet etmekten başka bir şey beklemiyordum ben. Bir simit bir çay bunun masrafı mı olur diyeni de.
Ahh ahh! Bir tek taş bile almadı, sevseydi en azından bir çiçek alır gelirdi. Tanıdık değil mi? Aldığı her bir hediyeyi özenle saklayan, Çok yakını dahi olsa doğum günü hatırlamayıp tatlı bir mesaj, mektup alamayınca sevildiğinden şüphe eden, ‘’armağan’’ aldıkça ve verdikçe sevgiyi hissedenlerimiz içindir bu sözler. Sevgisini verdiği armağanlarla gösterir, aldığı armağanlarla sevildiğini hisseder.
Başımızı yaslayacak bir sevgili, bir dost aramak, uzun yıllar görmediğimiz insanlarla karşılaştığımızda sıcacık bir sarılmayla mesafelerin kapanması. Dokunmak, sarılmak, kucaklaşmak; özetle fiziksel olarak yakın olmak size kendinizi özel hissettiriyorsa sevgi diliniz ‘’ fiziksel temasta’’ olabilir.
Sağlıklı, mutlu ilişkinin sırlarından biri de sevdiklerimize anladıkları dilden konuşmak, kendi dilimizin ne olduğunu paylaşmak ve birbirimize doğru dilde konuşmak için emek vermekten geçiyor.
Bugün; sevgisini hediyesiyle göstermeye çalışan evlatlar, tüm annelerin hediye sevebileceğini ama salt hediyeyle sevgiyi tam olarak hissedemeyebileceğini hatırlayalım istedim.
Anne olan ve olmayan tüm kadınların anneler günü kutlu olsun.