top of page

Halil İbrahim Bereketi

Yazarın fotoğrafı: fatossomsafatossomsa

Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış. Büyüğü Halil, küçüğü ise İbrahim. Halil, evli çocuklu, İbrahim ise bekârmış. Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin. Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş. Bununla geçinip giderlermiş. Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı. İkiye ayırmışlar. İş kalmış taşımaya. Halil, bir teklif yapmış: - İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle. Peki, ağabey demiş İbrahim ve Halil gitmiş çuval getirmeye. O gidince, düşünmüş İbrahim: - Ağabeyim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine. Böyle demiş ve kendi payından bir miktar atmış onunkine. Az sonra Halil çıkagelmiş. Haydi İbrahim demiş, önce sen doldur da taşı ambara. Peki ağabey. İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola. O gidince, Halil düşünür bu defa: - Der ki: Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek. Böyle düşünerek, kendi payından atar onunkine birkaç kürek. Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine. Bu, böyle sürüp gider. Ama birbirlerinden habersizdirler. Nihayet akşam olur. Karanlık basar. Görürler ki, bitmiyor buğdaylar. Hatta azalmıyor bile. Ve o sene öyle bir bereket olur ki, dolar taşar buğdaylar. Halil İbrahim bereketi denir buna. Başkasının ihtiyacını düşünmek, ona iyilik etmek, yapılan iyiliği gizlemek bereketlendirir eldekini.

Kaynak: Şerif İzgören

Son Yazılar

Hepsini Gör

İşin Bitince Beni Severmisin Anne!

Kapıdan içeri girer girmez neşeyle bağırdı: "Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu?" "Görmüyor musun? Telefonla konuşuyorum." Hiç...

bottom of page