top of page

Küçük Şeylerin Sırrı

Fatoş Somsa

Dışardan bakıldığında herşey yolunda gibi görünüyordu , iyi giden bir işim , gelirim, kendimce oluşturduğum ve aslında memnun olduğum yaşam standartlarım. Peki herşey bu kadar iyi gidiyorken nedir bu içimdeki boşluk ? Bazen oturup kendime sorular soruyor, sorduğum soruların cevabını alamıyor sonrada sanırım benim ki şımarıklık diyip üzerini örtmeye çalışıyordum. Tabii ya bu şımarıklık değilde başka ne olabilirdi ki ; daha lise yıllarıdan defterimin arkasına yazdığım tüm hayallerin tek tek hemde sırasıyla hatta o zamanlar hayal ettiğimin de ötesinde gerçekleşmemiydi. İşim bana istediğim gibi hayat sürme şansını vermiyor muydu ? Diğer insanlar iş bulmak, iş kurmak, evine ekmek götürmek , sabit faturalarını ödemek için uğraşırken sadece kendime değil tüm aileme de istedikleri hayatı sunabilen bir iş sahibi olmuş , başladığım noktaya sıfırdan gelmeyi de imkansız görünen şeyleri başarmıştım işte. Evet evet bu kesin bir şımarıklık olmalıydı.

Neyse, evet günümüze bakalım , bugun neler yapacağız derken günün, haftanın, ayın telaşı ile yıllar çok hızlı geçip gidiyor. Yıllar bu kadar hızlı akıp giderken ara sıra aklımdan geçip giden içsel dürtülerin , adlandırılamamış taleplerin yada ister kendi işinin sahibi olsun ister profesyonel her çalışanın yaşadığı hoşnutsuzluk duygularının akıp gitmesinin ne önemi olabilirdi ki.

Maalesef ne kadar önemli olduklarını farkettiğimde artık ciddi bir t

ükenmişlik sendromuna girmiş kendimi tüketmiştim bile. İster iş hayatında ister özel hayatta küçük küçük savsaklamaların çok büyük felaketlere dönüşmesi kehaneti bu olsa gerek.

Artık dışarıdan kendime bakıp, yok ya benim ki de şımarıklık diyip geçemeyeceğim kadar büyümüştü sorunlarım her nekadar hala tam olarak adını koyup “ - evet bu böyle olmalı” diyemesem de birşeyler gerçekten değiştirmenin , farklı birşeyler yapma zamanı. Nereden başlanmalı, nasıl yapmalı diye kendi kendime çareler ararken temiz bir defter aldım elime . Her gün için ; defterin sağ tarafına o gün bana kendimi iyi hissettiren şeyleri sol tarafına da iyi hissettirmeyen şeyleri yazmaya başladım. Bu günlük duygusal karımı zararımı gösteren hesaplama sisteminde işim , eşim , ailem, sosyal çevrem , etkinliklerim kısaca hayatımda olan ve beni etkileyen ne varsa yazılıydı. Bir süre sonra aslında her güne hep aynı şeyleri yazmakta olduğunu farkettim ve yine farkettim ki karşılaştığım duygusal zarar bilançosu bunca yıllık ticari hayatımda gördüğüm tüm ekonomik krizlerin zarar bilançosundan daha da ağırdı.

Bu ben değilim ve ben eski ben olmalıyım dediğim de ise , farkettiğim ikinci şey, zamanında hayal ettiğim şeyleri gerçekleştirdiğimden beri bir hayal kurmamış , yeni hedefler belirlememiş olmak beni kocaman bir boşluğa itmişti.

Yıllarca hep güçlü olmak , güçlü durmak yoruyor insanı. Biraz da güçsüz olmak , birilerine omuz yaslamak, desteklenmek , motive edilmek,uzatılan bir eli tutmak, pışpışlanmak istiyor insan. Öyle ya insansın ömür boyu güçlü olamazsın ya, yada bilirsiniz işte içinizde fırtınalar koparken kaya gibi görünmek zor zanaattır, yorar insanı. Bekledim , umut ettim, hep elini tuttuğum ellerden biri de uzanır mı benim elimi tutarmı diye, kimse tutmadı. Şaşkınlık içinde bakınırken bir arkadaşım

– ‘’boşuna bekleme dedi , ağlayarak meme almaya , el uzatmaya çocukluktan alıştırmalıydın sevdiklerini , otuzbeşinden sonra çığlık ta atsan duyan olmaz, duyan olsa da inanan olmaz ’’ anladım ki , bismillah diyip ayağa kalkmak, silkelenip yeniden yola devam etmek olmalıydı yeni hedefim.

Şimdi ne mi yapıyorum ?

İçine bir tutam sevgi , bir tutam tutku bir tutam enerji koyduğum hayallerimin yolunda küçücük adımlar atıyorum hergün aksatmadan . Güzel haber artık defterimin sol tarafına yazacak birşeyleri neredeyse bulamıyorum.

Anlıyorum ki ; varılacak istasyonu güzel kılan , kıymetli kılan da yolculuğun ta kendisi. Herkese hayallerinize doğru keyifli bir yolculuk diliyorum.

Sevgilerimle ,

Fatoş Somsa

bottom of page