top of page

Ya Sizin Karne'niz

Fatoş Somsa

İyi kazanmak , başarılı bir kariyer çizgisi , aranan çalışan olmak…. Bunların hiçbiri kader,tesadüf yada şans faktörü değildir. Çevrenizin imkanları ile olağanüstü bir yerden başlamak gibi bir şansa sahip olabilirsiniz , şansınız yaver gider çok fazla engele takılmadan ilerleyebilirsiniz ama bilmeniz gereken asla iyi bir üreten olmadan tüm bu faktörlerin size bir noktaya kadar sınırlı fayda sağlayabileceği ve gerçek bir verimlilik olmadan devamının gelmeyeceğidir.*

Eğer siz ; başarı ile üreten değilseniz önünüze açılan tüm imkanlar teker teker geri kapanacaktır.

Eğer siz ; başarı ile üreten biriyseniz ; doğuştan sansılar grubuna girmeseniz bile tüm engellere rağmen kapıları kendiniz açmayı başarırsınız.

Atalarımız ne demiş ; “NE KADAR EKMEK , O KADAR KÖFTE “ İş hayatı cephesinden baktığımızda

Ne kadar düzgün iş , o kadar terfi , o kadar para ,o kadar başarı.

Gelin birlikte köfte ekmek meselesine birlikte bakalım.

“İşveren derki ;

- Ey çalışanım sen bana ne kadar ekmek verirsen ben sana o kadar köfte veririm. Önce senin verimliliğini göreyim. Benim sana verdiğim karşısında ne alıyorum? Ödediğim 1 TL karşısında 1 TL lik iş alabiliyormuyum ? Eh üç aşağı beş yukarı alabiliyorsam seni böyle tutarım Ve olduğun gibi kabul ederim. Daha fazlasını vermemde ,beklememde. Bilirim kapasiteni işini , sorumluluk sınırlarını ,muhtemel sonuçları. Eğer sana verdiğim maaşı fazlası ile bana kazandırıyorsan o zaman durum değişir. Bana kattığın ekmekler çoğaldığı , bende o ekmeği kaybetmek istemediğim için vereceğim köfteler artacaktır.

Çünkü belki senin henüz farketmediğin ama bende düzenli güncellenen karnede ;

“ takibi gerekmez” yazar. Bu işveren olarak benim en önemli kriterimdir.Bir iş verdiğimde işin tüm engellere rağmen kotarılacağını , ihmal edilmeyeceğini ,zaman-mekan gibi kriterlere takılmaksızın tüm sorumlulukların yerine getirileceğini bilirim. Ne iş yaptığının hiç önemi yoktur burada ,ister muhasebeci,ister sekreter istersen genel müdür ol. İş tanımın ve ünvanın sadece sorumluluk ve iş yükünü değiştirir sonucu asla değiştirmez. Sicilinde takibi gerekmez yazanların kelime darağacında ; atlamışım ,unutmuşum,hiç farkında değilim,ulaşamadım,bulamadım,bilmiyordum, ben yoktum ,düşünemedim ,vaktim olmadı gibi kelimeler yeralmaz.. Bir işin neticesini almak için tekrar tekrar hatırlatma,uyarı geçmeniz gerekmez. Herşey zamanında bilgi akışı,rapor olarak bildirilir size. Sonuç odaklıdırlar,sorunlar yerine. Hızlı terfi ederler , başarılar özgüven ve para olarak geri döner. Nerede ne iş olursa olsun herzaman kendilerine açılacak kapı bulurlar. İşverenlerin her zaman aradığı türdendir ve işçi şımarıp bensiz olmaz havasına girmediği , sınırlarını bildiği sürece işveren bu takibi gerekmeyen işçiyi kaybetmek istemeyecektir.

Oysa bazıları vardır ;

Sürekli şikayet halindedir.

Aslında şu an aldıkları maaşın en az 3 katını hatta 5 katını hakkediyorlardır.Ancak bu pinti patronlar kendileri son model arabalara binerken, bir yemeğe onların neredeyse 10 günlük maaşlarını harcarken sıra eleman hakkı ödemeye geldiğinde durum tersine dönermiş.Bu kadar kalifiye olmalarına rağmen buralarda çoluk çocuk nafakası diye harcanır giderlermiş. İşte bu yüzden motivasyonları düşük olur istenilen verimimi veremezlermiş. Zaten ne kadar ekmek o kadar köfte imiş. Mutsuz görünürler ama çekip gidecek, mutlu olabileceği işi arayacak yürekleri,becerileride yoktur

Çünkü bir tarafları bilir , nereye giderse gitsin sonuç çok daha farklı olmayacaktır.Bu nedenle şimdi bildik yer varken neden gidip tekrar sıfırdan iş arayıp dejavu yaşasınlarki. Hakkı yenmiş ,bulunmaz hint kumaşı olarak kendilerini göstermek onları mutlu eder. İşverenin mutlu olmayan kendine başka iş arasın imalarında bir anda şekil değiştirip tüm şikayetlerini unutur,en mutlu en bağlı çalışan rolüne geçerler. Asayiş berkemal durumuda yine aynı tas aynı hamamdır. Dedikodu , mızıldanma en iyi oldukları alandır ve sık kullandıkları kelimeler arasında ; bulamadım,yetiştiremedim, atlamışım gibi kelimeler vardır.Gözleri saattle bir an önce mesai bitsin diye beklerler. İşveren bilir ; aldıklarından ekmek vermezler ; varlıkları yoklukları önemli değildir. Ayrıldıkları anda yüzlerce muadili bulunabilir. Karnelerinde “ takibi gerekir “ yazar. Motivasyonları ve bağlılıları düşüktür. Onları mutlu edense aldığı köfte kadar ekmek verdiklerine kendilerini inandırmış olmaktır.

İşten ayrılma talepleri işveren de etki,tepki gibi sonuçlar doğurmaz. Gelirler,çalışırlar ve giderler. Arkalarında hiç bir iz bırakmadan.

Sık aralıklarla İşsiz kalma , sık sık iş değişitirme ,şartlar elverirse başladığı yerden emekli olabilme ,çok sınırlı ilerleme gibi sonuçlarla devam eder kariyer yaşantıları.

Netice itibari ile ; “Takibi gerekir” yada “Takibi gerekmez” olmak çalışan olarak bireylerin tercihi ile doğru orantılıdır. Başarıya odaklanıp tüm engellere rağmen hedefe yürümek te , başarısızlığa hergün farklı kulplar arayarak ömrü geçirmekte.

Biraz düşünelim ; Bugün kendinize bir karne düzenleyecek olsaydınız

SİZİN KARNENİZDE NE YAZARDI ?


bottom of page