Sömürülen Duygular
Son günlerde kendimi kullanılmış hissine kapıldım. Hani derler ya nereye elimi atsam elimde kalıyor diye işte öyle bir şey. *
İlk hayal kırıklığım Ergenekon operasyonları ile başladı. Başladı çünkü bu operasyon 1 yıl önce içeriye alınan şahıslardan biri ki aynı zamanda bizim firmamızın program yazılımcısı idi. “Ulusal Köy Kütüphaneleri” adı altında bir proje üzerinde çalışıyordu.Proje henüz bebek olmasına rağmen Türkiye genelinde birçok okulda sadece gelen kitap bağışları ile yüzlerce
Kütüphane kurmayı başarmışlardı. Projeyi tek başına ele alırsak,inanılmaz anlamlı ve yerinde bir proje idi.
Para yardımı istenmiyordu ,sadece evlerimizde atıl duran hikayeler ,romanlar ,ders kitapları ,ÖSS , OKS ,KPS gibi hazırlık kitapları kısaca bir okul için gerekli her türlü kitaplar bağışçılardan alınıyor ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyordu. Inanılmaz bir talep ve ulaşılan noktalardan yığınla yürekten yazılan teşekkür mektupları vardı.
Proje gönüllü çalışanlar tarafından yürütülüyor ve kullanılmış hazırlık kitaplarında cevap anahtarlarını etkisiz hale getirebilmek için ders çalışanları yönlendirmemek adına bütün kitaplar tek tek elden geçirilerek bütün şıkların işaretlenmesi gibi özverilerle doluydu.
Sadece kitapla kalmıyordu yardımlar ,kullanılmış bozuk bilgisayarlar tamir edilerek internet olmayan bölgelere internetsiz ulaşabilecekleri veriler yükleniyordu. Ve bunu kullanılmış kıyafetler ,oyuncaklar takip etmeye başlamıştı.Bir sabah bu projenin gönüllülerinden olduğumu bilen bir arkadaşım iyimisin ? diye aradı beni. Meğer proje başkanı Ergenekon operasyonu kapsamında içeri alınmış ,sorgulanmış serbest bırakılmış ve 2 gün sonra tekrar alınmış ama ben bu haberi basından ıskalamışım.
Projeye salt proje olarak bakıldığında ki ben ve benim gibi dışardan bakan yüzlerce yardımseveri de kapsıyor bu kavram etkilenmemesi mümkün olmayan bir proje idi.
Benim çam sakızı çoban armağanı Avrupa yakası bağışseverlerin adresinden teslim alıp merkeze ulaştırmakla görevli idim ve bunun için çok ciddi emek harcamıştım.
Ancak bu telefondan sonra yaptığımın doğru olup olmadığımdan emin olamadım ve proje ile ilişkimi kestim. Belki haksız bir tutuklanma vardı ortada ,belki proje ile ilgisi yoktu olanların ve beklide proje salt göründüğü gibi bir proje idi. Beklide iyilik duygularım sömürülerek bir şeylerin içine çekilmiştim tıpkı Deniz Feneri mağdurları gibi.
Ama beklilerle yola devam etmek imkansızdı.
Deniz Feneri için bağışladığım bir şeyler varmıydı çok net hatırlamıyorum varsada hatırı sayılmayacak kadar azdır ancak milyonlarca insanın gönülden inandığı minikte olsa bağışların birikerek milyonlarca dolar fonu olan bir yardım kuruluşu idi Deniz Feneri.
Milyonlar ; gördüğü televizyon programlarından ,reklamlardan etkilenerek ;fitrelerini ,zekatlarını , gönülden gelen bağışların hep Deniz Feneri’ne verdi doğru yere ulaştığına emin bir şekilde. Yardım ellerinin ihtiyaç sahiplerine ulaşmasının huzurunu yaşadılar yıllar yılı gerçeklerle yüzleşene kadar. Tıpkı benim gibi.
Almanya bas bas bağırırken ve cümle alem bilirken Deniz Feneri yönetimi tektir ,bağışlar tek elden yürütülür ,farklı kimlik ,farklı dernek imaji yayılmaya çalışıldı ortalıkta ve malesefki başarılı olundu. Oysa birazcık ticaretin içinde ,kenarında ,gölgesinde olanlar çok iyi bilir,kurumsal kimliğin ayrı olmasının hiçbir önemimin olmadığını. Bu bir firmanın 2-3 marka yada 2-3 farklı şirket oluşturması gibidir. Firma , yönetim , gelir –gider ayrı gibi görünsede merkez aynıdır. Sadece farklı isimlerde farklı ürünler sunarlar tüketiciye. Oysaki Deniz Feneri ayrı bir isim yaratmamıştı. Yine Deniz Feneri idi ve muhtemelen şube kurmak ve kendini muhasebesel ,hukuksal yönden rahatlatmak için Almanya’da aynı isimle yeni bir dernek kurmuştu.
Velhasılı kelam , birkez daha bu milletin duyguları derinden yaralanmıştı iyilik yapmak adına.
Ben kendi adıma Deniz Feneri’nin ne ilk nede son olacağını düşünüyorum. Bu tip yardım kuruluşları şeffaflaşmadıkça , muhasebe verileri halka açık olmadıkça bir daha asla yardım kuruluşlarına güvenmeyeceğim. Ben ve benim gibi düşünenlerin azınlık olamığına inanıyorum. Geçenlerde yıllardır bütün akrabaların bağışlarını toplayıp Deniz Feneri’ne veren birinin bu yıl aynı bağışları Ermeni yardım kuruluşuna verdiğini okudum. Bu bir mesajdı.
- Ey İnsanlar atık İslami duygularımızı daha fazla sömürmeyin. Yardımın dini –dili –ırkı yoktur sadece doğru kullanmayı bilen insanların elinde olmalıdır.
Güzel bir mesajdı.
Dünyada örneği varmıdır bilmem ama bir yardım kuruluşunun topladığı bağışlar ve bu hizmeti ulaştırmak için yaptığı tüm istihdam ,reklam ,ulaşım v.s listesi ve kalanların kimlere dağıtıldığını yardımseverlerin görmeye ,bilmeye hakkı olduğunu düşünüyorum.
Ancak bu kadar şeffaf bir ortamda güvem tekrar kazanılabilir kanısındayım ve şeffaflığına inandığım bir kuruluş olmadığı sürece eğer bir yardım yapacaksam kendi elimle ihtiyaç sahiplerine ulaştıracağım.
Duygularımızın bir daha sömürülmemesi dileğiyle
12/10/2008 – Fatoş Soma ( Şişlinin Sesi Gazetesi)